Ulusal İstatistik Ofisi'nden gelen verilere göre; Birleşik Krallık'ta 3 milyondan fazla kişi kronik yalnızlıkla mücadele ediyor. Verilere göre; en yalnız olan yaş grubu 30 yaşın altındaki insanlar. Kronik yalnızlık yaşı ise 16'dan başlıyor.
Buradaki yalnızlık yalnızca romantik ilişkiler ya da arkadaşlıklarla ilgili değil. Bunalımdan sonra gelişen yalnız kalma isteği, kalıcı hale gelebiliyor.
Campaign to End Loneliness'ten Robin Hewings, yalnızlık oranlarının pandemiden sonra arttığını söyledi.
Yalnızlığın sağlığa zararlı olduğu uzun yıllardır konuşuluyor, ancak bilim insanları son dönemlerde bu konuyla daha yakından ilgileniyor. Yapılan araştırmaların sonuçları ise endişe verici. Çünkü yalnız kalmak beynimizi küçültebiliyor ve bunama riskini artırabiliyor.
Japonya'daki Kyushu Üniversitesi'nde 65 yaş üstü 9 bin kişiyle bir araştırma yapıldı. Neurology dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarına göre; en az sosyal temasa sahip olan kişiler, en küçük beyin hacmine sahip.
Araştırmacılara göre; sosyal temas eksikliği, beyni kademeli olarak küçültüyor. Düzenli olarak sözlü iletişim sağlandığında ise; beyin hücreleri arasında yeni bağlantıların oluşması için gerekli olan sinir uyarılarını harekete geçiyor ve beyin hacmi korunuyor.
Yalnızlığın sağlık üzerindeki etkisi bunlarla sınırlı değil. Araştırmalara göre, yalnız kalmak; kanser, kalp hastalığı ve bunama riskini artırırken; ömrü 5 yıl azaltabiliyor.
Peki kendimizi kalabalıktan soyutlamak, vücut sağlığımızı nasıl bu şekilde etkileyebiliyor?
Vücudumuz yalnız kaldığında tehlikede olduğunu düşünüyor. Nabız yükseliyor, kan basıncı artıyor ve kortizol hormonu tetikleniyor.
Artan kortizole sürekli maruz kalmak; kan basıncını, kan şekeri düzeylerini, kolesterolü ve kandaki zararlı yağları artırabiliyor.