Depremle yıkılan ruhlar tamir olmuyor
Depremin binaları yıkmakla kalmadığını, üzerimizde derin izler bıraktığını söyleyen Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan, “Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan hastaların ruh hali bozuluyor. Bu hastalar, alkol gibi kötü madde kullanımına bağımlı hale gelebiliyor" dedi.
İSTANBUL (İGFA) - Deprem, sadece binaları yıkmakla kalmıyor, üzerimizde kalıcı etkiler bırakan davranış bozukluklarına neden olabiliyor. Ülke olarak çok zor bir süreçten geçtik, geçiyoruz. 2023 yılı şubat ayının ilk haftasında yaşadığımız bu acı ve elim olaydan etkilenen birçok birey, birçok sağlık personelinin yardımı ile hayata tutunma çabası verdi. Bedende var olan yaralar sarılırken en büyük yarayı alan ruh iyileşmenin yollarını ararken yaşanan şok, birtakım bozukluklara sebep olmaktadır. Travma sonrası stres bozukluğu olarak tanımlanan bu durum ifade edilemeyen, anlatılamayan her durumun aslında dokuya inmesi ve bireyin ruhunda meydana gelen hastalığın dışa doğru bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır.
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU VE MADDE BAĞIMLILIĞI
Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan, “Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), korkutucu bir olayın -onu deneyimlemenin veya tanık olmanın- tetiklediği zihinsel bir durumdur. Hasta, sevilen birinin yaralanması veya ölümü gibi aşırı travmatik olaylara maruz kaldıktan sonra sinirli ve gergin bir ruh hali geliştirebilir” dedi. Reaksiyonun, akut stres bozukluğu olarak bilinen travmadan kısa bir süre sonra ortaya çıkabileceğini veya TSSB olarak bilinen gecikmiş reaksiyon olabileceğini ifade eden Nevçehan, “Stres bozukluğu olan hastalar, kaygı, ruh hali ve alkol gibi madde kötüye kullanımı ile ilgili diğer bozuklukların gelişimi için risk altındadır. Travmatik olaylar yaşayan çoğu hasta, uyum sağlama ve başa çıkma konusunda geçici zorluklar yaşayabilir, ancak zamanla ve iyi bir kişisel bakımla, genellikle iyileşirler. Semptomlar kötüleşirse, aylarca hatta yıllarca sürer ve hastaların günlük çalışmalarını engelleyerek travma sonrası stres bozukluğuna yol açar” ifadesini kullandı.
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri, travmatik bir olaydan sonraki birkaç ay içinde başlayabilir, ancak bazen belirtiler olaydan yıllar sonrasına kadar ortaya çıkmayabilir. Bu belirtiler, sosyal veya iş durumlarında ve ilişkilerde önemli sorunlara neden olur. Hasta ayrıca normal günlük görevleri yapma becerisine de müdahale edebilir. Eczacı-Homeopat Ezgi Nevçehan konuyla alakalı şu bilgileri verdi: “TSSB semptomları genellikle müdahaleci anıları, kaçınmayı, düşünme ve ruh halindeki olumsuz değişiklikleri ve fiziksel ve duygusal tepkilerdeki değişiklikleri etkiler.
Araya giren anıların belirtileri şunları içerebilir: travmatik olayın tekrarlayan, istenmeyen üzücü anıları, travmatik olayı yeniden oluyormuş gibi yeniden yaşama (geri dönüşler), travmatik olayla ilgili rahatsız edici rüyalar veya kabuslar, travmatik olayı hatırlatan bir şeye şiddetli duygusal sıkıntı veya fiziksel tepkiler.
Kaçınma belirtileri şunları içerebilir: travmatik olay hakkında düşünmekten veya konuşmaktan kaçınmaya çalışmak, travmatik olayı hatırlatan yerlerden, etkinliklerden veya insanlardan kaçınmak.
Düşünce ve ruh halindeki olumsuz değişikliklerin belirtileri şunları içerebilir: olumsuz düşünceler, diğer insanlar veya dünya, gelecekle ilgili umutsuzluk, travmatik olayın önemli yönlerini hatırlayamama dahil hafıza sorunları, yakın ilişkileri sürdürmede zorluk, aile ve arkadaşlardan kopmuş hissetme, Bir zamanlar keyif alınan etkinliklere karşı ilgisizlik, olumlu duyguları deneyimlemede güçlük, duygusal olarak uyuşmuş hissetme.
Fiziksel ve duygusal tepkilerdeki değişikliklerin belirtileri (uyarılma belirtileri olarak da adlandırılır) şunları içerebilir: kolayca irkilme veya korkma, kendine zarar verme davranışı.
Bütüncül yaklaşımıyla homeopati, TSSB vakalarıyla ilgilenirken en değerli tıp sistemlerinden biri olduğunu kanıtlamıştır. Felsefenin en içteki özü, hastaları bireyselleştirme temelinde tedavi etmeye olanak sağlamaktadır. Homeopati, hastalığın adından bağımsız olarak semptomların toplamına bağlı olduğu için hem önleyici hem de iyileştirici bir tedavi yöntemi olarak işlev görür. Bütünlük, altta yatan nedenin ve bireyin duyarlılığının ele alındığı hastalık durumu hakkında öznel ve nesnel anlayışı içermektedir.
Unutmayın ki homeopati kişiye özgü bir tedavi şeklidir. Hastalığın adının hiçbir önemi yoktur ve kişi biriciktir ve bu şekilde tedavi edilir.”