Tarih: 15.02.2023 18:49

Gelecek Partili Özcan: Liyakatsiz kadrolarla koskoca bir sistemi çökerttiniz

Facebook Twitter Linked-in

Gelecek Partili Serkan Özcan sosyal medya hesabı Twitter'dan açıklamalarda bulundu. Kahramanmaraş'ta meydana gelen depreme ilişkin konuşan Özcan, 'Gün susma günü değil, susamayız. Evladına siper olup, onu korumaya çalışırken hayatını kaybeden anne ve babalar için, yetim kalan, öksüz kalan evlatlarımız için, uzuvlarını kaybedip engelli kalan kardeşlerimiz için, cenazelerini enkaz altından alamayıp son görevini yapamayan vatandaşlarımız için, susmayacağız' dedi. 'Biz depremle sarsıldık ama liyakatsizlikle yıkıldık' diyen Özcan, 'Kimse kimseyi kandırmasın. Artık yeter! Rant için, imar kanunlarıyla oynayanlar, imar affıyla çürük yapılara geçit verenler sorumludur, suçludur.' ifadelerini kullandı.

İktidara tepki gösteren Özcan, 'Sizin iktidar olarak, devlet olarak yapamadığınızı yine bu asil millet yaptı. Yurdun dört bir yanından binlerce insan, kardeşlerini kurtarmak için enkazlara koştu. Alet bulamadılar elleriyle enkaz kazdılar. Eş, dost, okuldaş, hısım, akraba ile doldurduğunuz liyakatsiz kadrolarla koskoca bir sistemi çökerttiniz. Bugün deprem bölgesinde yeterli iş makinası yoksa, sebebini bu liyakatsizlikte arayacaksınız. Bugün deprem bölgesinde konteynır yoksa, sebebini ülkenin Merkez Bankasının 128 milyar dövizini hatta yetinmeyip yedek akçelerini de satıp Instagram’dan istifa edenlerde arayacaksınız.' şeklinde konuştu.

Özcan'ın açıklamaları şöyle;

'Kıymetli vatandaşlarımız, değerli basın mensupları; iki büyük deprem yaşadık. Otuz beş bini aşkın kardeşimizi kaybettik, yüz binden fazla yaralımız ve hala enkaz altında on binlerce canımız var. On ilimizde milyonlarca vatandaşımız depremden bir şekilde etkilendi. 85 milyon vatan evlatları olarak ise tarihin gördüğü en ağır yas dönemlerinden birini yaşıyoruz. Benzer biçimde komşumuz Suriye’de de binlerce Türkmen, Arap ve Kürt kardeşimiz bu ağır felaketten çok çok olumsuz etkilendi. Öncelikle hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize yüce Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Sevdiklerini kaybedenlerin acılarını tüm kalbimle paylaşıyor, başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

'GÜN SUSMA GÜNÜ DEĞİL SUSAMAYIZ'

Bizler bu vatanın evlatları olarak, bu ülkenin birer ferdi olarak, afet nedeniyle hayatını yitirenlere, yaralananlara, sevdiklerini ve yuvalarını kaybedenlere karşı sorumluyuz. Her şeyi açık açık konuşmak zorundayız. Gün susma günü değil, susamayız!

Evladına siper olup, onu korumaya çalışırken hayatını kaybeden anne ve babalar için, yetim kalan, öksüz kalan evlatlarımız için, uzuvlarını kaybedip engelli kalan kardeşlerimiz için, cenazelerini enkaz altından alamayıp son görevini yapamayan vatandaşlarımız için, susmayacağız!

'DEPREMLE SARSILDIK LİYAKATSİZLİKLE YIKILDIK'

Biz depremle sarsıldık ama liyakatsizlikle yıkıldık. Sakın birileri çıkıp milli ya da manevi değerlerimizin arkasına sığınmaya kalkmasın. Aynı yerde binanın biri yerle bir olup, diğeri camı bile kırılmadan sapasağlam ayakta duruyorsa bu kader olamaz. Deprem dayanıklılık testi olumsuz olmasına rağmen, hastane hizmet veriyor ama depremde yıkılıyorsa bu kader değildir. Bilim adamları bu bölgeyle ilgili deprem uyarısı yapıyor ve yöneticiler tedbir almıyorsa bunun adı kader değildir.

Kimse kimseyi kandırmasın. Artık yeter! Rant için, imar kanunlarıyla oynayanlar, imar affıyla çürük yapılara geçit verenler sorumludur, suçludur. Sn.Genel Başkanımız, Başbakan olduğu dönemde imar rantı yasasını çıkarmak istediğinde, “Yok siyasi etik, Yok imar kanunu filan dersen partiye ilçe başkanı dahi bulamayız” diyerek engel olanlar sorumludur.

Peki, sorarım size devlet ne yapar? Nedir görevi? Devleti, buyurgan ve kutsal bir varlık olarak mı tanımlayalım? Millet fakru zaruret içindeyken, devleti yönetenler milletin derdine derman olamayıp, bir de azarlarken susalım mı? Devlet böyle bir şey değil aziz milletim. Devlet bir arada yaşayan insanların ortaklaşa görülmesi gereken işleri için yaratılmış bir hizmet aracı. Aslolan, bireyi devlet gücüne karşı güçlendirebilmek. Aslolan devletin her türlü kararını her türlü eylemini demokratik hesap verebilirlik ilkesine uygun olarak denetleyebilmek. Hesap sorabilmek yani!! Kimse kusura bakmasın!!

''DEVLET HER ŞEYİ YAPIYOR' DEMENİN ZERRECE KARŞILIĞI YOK'

İnsanların hala tuvalet bulabilme ve hijyen konusunda sorun yaşadığı, çadırın ve konteynerin yetiştirilemediği, yabancı ülkelerden gelen kurtarma ekiplerinin güvenlik ve organizasyonel sıkıntılar nedeniyle terk ettiği, içi boşaltılmış Telekom ve Turkcell’in de içinde bulunduğu şirketlerin iletişimi sağlayamadığı bir ülkede, sivil dernekleri tehdit etmenin de “devlet her şeyi yapıyor” demenin de zerrece karşılığı yok!

'OTORİTER SİYASET HEPİMİZİ ENKAZ ALTINDA BIRAKTI'

Biz ülkemizin deprem bölgesinde olduğunu bugün mü öğrendik? Gölcük, Düzce, Van, Elâzığ depremlerini biz yaşamadık mı? Acı dersler çıkarmadık mı? Şarkılı tatbikatlar yapıp, “çök kapan tutun” derken hiç mi acil durum eylem planı yapmadınız? Peki ne oldu? Milleti kiracı kendini ev sahibi gören otoriter siyaset 1999 depreminden tam 24 yıl sonra, yine hepimizi büyük bir enkazın altında bıraktı. Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın 24 yıl önce söylediği gibi; “Bu olay Türkiye’nin ne kadar hazırlıksız, insan hayatının değeriyle ne kadar ilgisiz olduğunu” yeniden gösterdi.

'LİYAKATSİZ KADROLARLA KOSKOCA BİR SİSTEMİ ÇÖKERTTİNİZ'

Sizin iktidar olarak, devlet olarak yapamadığınızı yine bu asil millet yaptı. Yurdun dört bir yanından binlerce insan, kardeşlerini kurtarmak için enkazlara koştu. Alet bulamadılar elleriyle enkaz kazdılar. Söylerken ben utanıyorum ama siz hicap duymuyorsunuz; iş makinesi yoktu, kendi imkanlarıyla kiraladılar. Enkaz altından sevdiklerinin seslerini duyup onlara yardım edememenin korkunç ızdırabını yaşadılar. Cansız bedenlerin yanında kış soğuğunda nöbete yattılar. Organizasyon ve koordinasyon sağlanamadı. Peki, bu kimin göreviydi? AFAD ne için vardı? Bugüne kadar toplanan milyarca liralık deprem vergisi nereye gitti? Bir devletin en önemli görevi nedir? Can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Siz can ve mal güvenliğini sağlayamadınız.

Enkazda kurtarma yapan yabancı görevliler can güvenliğimiz yok diye çalışmaları durdurdu. İçişleri bakanı 'yağma yok, münferit bir iki olay' dedi, Adalet bakanı '57 kişi tutuklandı dedi. Hanginize inanalım? Sizin göreviniz kamera önünde poz vermek için iyi yer bulup göze girmeye çalışmak değil ki. Siz bakansınız, devletsiniz ve tam da bu nedenle soruyorum neredesiniz? Milletimiz soruyor, nerede bu devlet? O şahlanıyoruz, uçuyoruz, kaçıyoruz, Avrupa bizi kıskanıyor diyen iktidar nerede? Siz her şeyi tek bir kişinin ağzından çıkacak söze bağlarsanız, yangına bile o kişinin talimatıyla müdahale etmeye kalkarsanız, o söylemeden kılınızı kıpırdatmazsanız, işte bunu yaşarız.

Eş, dost, okuldaş, hısım, akraba ile doldurduğunuz liyakatsiz kadrolarla koskoca bir sistemi çökerttiniz. Bugün deprem bölgesinde yeterli iş makinası yoksa, sebebini bu liyakatsizlikte arayacaksınız. Bugün deprem bölgesinde konteynır yoksa, sebebini ülkenin Merkez Bankasının 128 milyar dövizini hatta yetinmeyip yedek akçelerini de satıp Instagram’dan istifa edenlerde arayacaksınız. Eğer bugün depremzede kardeşlerimiz soba olmadığı için üşüyorsa sebebini kendi şirketinden, yönettiği bakanlığa dezenfektan satan Bakan’da arayacaksınız. Eğer bugün yeter miktarda çadır yoksa, “bir 6 ay uyuyun uyanın her şey çok iyi olacak” diyen bilgisizlikte arayacaksınız… Bu liste böyle uzar gider… Bunun adı beceriksizliktir, bunun adı sistemin iflasıdır.

'ŞU ACIDA BİLE ALGI OPERASYONU YAPMAYA ÇALIŞTINIZ'

Beceriksizliğinizi gizlemek için, insanların sosyal medyadan haberleşerek can kurtarmak için çırpındığı dakikalarda kalktınız Twitter’ı kapattınız. Trol ordularınızla doğruları söyleyenlere “Asrın Felaketi” diyerek savaş açtınız. Sırf fiyakanız bozulmasın diye şu acıda bile algı operasyonu yapmaya çalıştınız. Hiç hicap duymadan, haya etmeden video hazırlayıp Asrın Felaketi algısını yaratan “Asrın Goebbels’ine” dönüştünüz.

Korkuyla iktidar olamazsınız, bu korkularla devlet yönetemezsiniz. İktidar demek özgüven demektir. Sorarım size asker yardıma koşarsa itibarımız sarsılır diyerek mi askerin ilk anda müdahalesine izin vermediniz? İnsan gücünün gerektiği o ilk anda neden buna imkân tanımadınız? Bugün insanlar AHBAP’a yardım yağdırıyor diye neden rahatsız oluyorsunuz? Gerçekler, acıdır efendiler. Çünkü, bu millet artık size güvenmiyor. Kendiniz de bunun farkındasınız ama itiraf edemiyorsunuz.

Söyleyemediklerinizi, başkalarına söyleterek, seçim ertelenmeli düşüncesini yayarak iktidar ömrünüzü uzatmak için “Sivil Darbe” çağrısı yapıyorsunuz. Yok öyle yağma. Beğenseniz de beğenmeseniz de burası demokratik bir cumhuriyet, sandıkla seçimle geldiniz, yine sandıkla seçimle gideceksiniz. Siz her şeyinizle vasatın dostusunuz. İyi olana, kaliteli olana düşmansınız.

'ÖĞRENCİLERİN YURTLARINA GÖZ DİKİP ÜNİVERSİTELERİ KAPATMAYI ANCAK SİZ AKIL EDERSİNİZ'

Bu güzelim ülke, ne badireler atlattı, Birinci Dünya Savaşı, İstiklal Harbi… Savaşların o çetin günlerinde bile durmayan; Marmara Depremi sonrasında deprem bölgesinde bile devam eden eğitimi ülke genelinde durdurdunuz. Dünya durur eğitim durmaz; beceriksizliğinizin faturasını gençlere kesemezsiniz. Aile konaklamasına daha uygun kamu tesisleri, oteller varken öğrencilerin yurtlarına göz dikip üniversiteleri kapatmayı ancak siz akıl edersiniz.

Şu yaşadıklarımızın en önemli sebebi eğitimin, öğretimin ve bilginin değersizleştirilmesi değil mi? Ülkede, değerli olanın yerini vasatın almasının yarattığı yıkımı anlamak için daha ne olması lazım? Bilime, nitelikli ve eğitimli, düşünebilen insanlara neden bu kadar düşmansınız? İsteseniz de istemeseniz de, bilimle, fenle yeni bir zihniyet inşa edeceğiz, sizin köhnemiş tek adam rejiminizin yerine, şahıslara bağlı olmayan demokratik bir sistemi birlikte kuracağız.

İki gün önce genç bir kardeşim yanıma geldi, bana Sadi Şirazi’den bir dörtlük okudu: “Bir ömür daha lazım bu hayattan sonra. Çünkü bu ömrümüz sadece umutlanmakla geçti.” Umutsuzlukla, “galiba Sadi Şirazi haklı” dedi. Hayır, genç kardeşim, asla umudunu yitirme! Biz bu depremde gençlerimizin yeteneklerini bir kez daha gördük, Sizin güçlü dayanışmanızdan öğreneceğimiz çok şey var. Bu ülkede pırıl pırıl bir gelecek var. Bu ülkede sen varsın, biz varız; bu ülkede yeniden akıl egemen olacak, bu ülkede bilim egemen olacak ve bu zorlu günler evel Allah’ın izniyle geçecek.

Kıymetli Vatandaşlarımız, Değerli Basın Mensupları, Az önce Parti Başkanlık Kurulu ve Politika İzleme Kurulları ortak toplantımızı da gerçekleştirdik. Yaptığımız toplantıda önce Genel Merkez bünyesinde Genel Başkan Yardımcımız Abdullah Başçı Bey başkanlığında oluşturduğumuz acil kriz merkezinin çalışmalarını ele aldık. Deprem bölgesinde, sahada görevlendirdiğimiz il koordinatörlerimizi dinledik. Saha gözlemlerini aldık. Yapılmakta olan yardım çalışmalarımız hakkında özellikle Hatay’da kurmakta olduğumuz Konteynır Şehir ile ilgili bilgi aldık. Çok sayıda il ve ilçe başkanımız depremden doğrudan etkilendi. Onların durumunu konuştuk. Buradan bu vesileyle genel merkezde ve sahada, yardım çalışmalarını sürdüren tüm arkadaşlarımıza en kalpten dileklerimizle teşekkür ediyor kolaylıklar diliyoruz. Konuşmama burada son verirken, hayatını kaybeden kardeşlerimize yüce Allah’tan tekrar rahmet, yaralılarımıza acil şifa diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Allah’a emanet olun.'

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —