Sorunlar hayatın bir parçasıdır. Birçoğumuz günlük hayatımızda çok fazla stresle başa çıkmaya çalışıyoruz, ancak bazen bu kolay olmuyor. Sorunları çözmenin en etkili yolu rahatlamaktır. Günümüz yaşam koşullarında kolay olmayan
“Size, doğru ve yanlışı nasıl daha net görebileceğinizi ve daha yaratıcı olabileceğinizi anlatacağım. Bunu da kırmızı ve yeşil düğmeler ile anlatacağım. Kırmızı ve yeşil düğme derken aslında beynin çalışmasını anlatmaya çalışıyorum. Kırmızı düğmenin tıptaki adı sempatik sistem, yeşil düğmenin tıptaki adı da parasempatik sistem. Kırmızı düğmeyi “dur”, yeşil düğmeyi ise “geç” olarak düşünelim. Sempatik sistem, “savaş ve kaç” sistemidir. Savaş ve kaç ne demek? Bir mesele var; o meseleyi çözmen lazım ya da ondan uzaklaşman lazım. Bu tabii evolüsyonda ilkel bir şey. O zamanki sorunlarla baş etmek için beyin vücudun sempatik sistem düğmesine bastığı zaman o tehlikeye göre hareket ediyor. Aslan, kaplan geliyorsa bacaklara kan gönderiyor, akciğeri açıyor, kalbi pompalıyor ve sizin o sırada hızla olaydan uzaklaşmanızı sağlıyor. Hem fiziksel güç veriyor hem de uykunuz varsa bile o uykuyu açıyor yani zihninizin analitik kısmını açıyor. Bu işte sempatik sistemin yaptığı şey. Ortada tehlike kalmadığı zaman hemen diğer sistem tatlı tatlı devreye giriyor onun adı da parasempatik sistem. Parasempatik sistem de “dinlen ve sindir” sistemi. Tehlike gittikten sonra diğer organlar devreye giriyor. Gevşeme ve rahatlama gerçekleşiyor. Dinlen ve sindir olmasının sebebi şu, sindirim rahatlama anında olan bir şey. Midenin sindirmesi, pankreasın enzimleri, bağırsağın çalışması… Bunların hepsi parasempatik sistemde oluyor.”
“Biz nerede yaşıyoruz? Sürekli olarak sempatik sistemde yaşıyoruz. Çünkü biz gözle kaplanı, aslanı vahşi olarak görmüyoruz ama beynin içerisinden sürekli senaryolar geçtiğinden ve maalesef de beynin kafadan geçen şeyin gerçek olup olmadığını algılayamamasından bu şekilde bir reaksiyon veriliyor. Senaryolarımız ise; trafik nasıl, işe geç kaldık mı, faturalar ödendi mi gibi düşüncelerdir. Sürekli kafada bir senaryo var. Gerçek sorun ortada değilken beynin senin senaryoların yüzünden dışarıda yırtıcı bir hayvan varmış gibi düşünüyor. Vücut bu kadar alışık değil sürekli sempatik sistemde kalmaya. Bununla ilgili olarak zaten bir sürü rahatsızlık yaşıyoruz.”
“Bir sorunumuz var. Bu meseleye bakarken, konu hakkındaki stresimiz ve endişemiz normal. Fakat bu düşünme hali bizi sempatik sistemde tutuyor. Sempatik sistemde stresli ve düşünceli olduğumuzda beynin yalnızca analitik düşünen kısmı devrede oluyor ve yalnızca oraya kan gidiyor. Uykudayken ise beynin tümü çalışıyor ve kan tüm beyne yayılıyor. Sempatik sistemde kaldığımızda bize gösterilen yollar kısıtlı çünkü tek bir yeri kullanıyoruz. Ama bunu devreden çıkarıp gevşediğimizde, o zaman kan ortak yayılıyor ve hepsi bir dengeye giriyor. Sonrasında da bu yollar birbirleri ile temas kuruyorlar çünkü aslında çok fazla yol var. Yani bir bölüm kullanılırken ancak yüzde beşi kullanılıyor ve yüzde 95’lik bir kısım ortadan kalkıyor. Gevşeyip kanlanmayı tek bir yerden çektiğimizde ve bütün beyne yaydığımızda her yeri kullandığımız için başka yollar da düşünebiliyoruz. Gece anı parasempatik sisteme geçtiğimiz an olduğu için geceki sorun sabah çok daha kolay çözülür. Dolayısıyla yaratıcı olmak ve sorunlarımızı çözmek için parasempatik sisteme geçiş yapmamız gerekiyor. Tuvaletteyken ıkınınca bağırsaklar çalışıyor. Tuvaletteki o süreçte düşünmeyi bir kenara bırakıp gevşediğimiz için aklımıza fikir gelebiliyor. Bu aynı zamanda seyahatte gelebilir, denizde yüzerken gelebilir, boş boş ve sakin sakin yürürken de olabilir. Yani, bir meseleyi inatlaşarak ve üstüne giderek çözemeyiz.”