Dr. Ayşegül Çoruhlu, kabızlığın sebeplerinden bahsetti. Lifin önemine değinen Çoruhlu, sözlerine “Vücudun içini yıkamak deyince bütün bağırsak sistemini kast ediyoruz. Bir çoğumuz günlük olarak büyük tuvaletini yapmakta zorlanıyor. Kabızlık oldukça yaygın. Herhangi bir streste, seyahatte, gergin dönemlerde, kalınan ev değiştirildiğinde böyle bir adaptasyon zamanında bu kabızlık şikayeti yaşanabiliyor. Pek çok yöntem deneyen insan var: çaylar, ilaçlar, doktor önerileri… Genel olarak bu sorun yaşandığında çok lifli yenmediği söylenir. Bu liflerden kastedilen şeyler aslında vücudun sindiremediği şeylerdir. Elmanın kabuğu da lif, pırasa da lif, sebzeler ve meyveler de lif. Çünkü vücut bunların tamamını sindiremez. Onlar orada bir volüm oluştururlar. Biz de bunlara lif diyoruz. Gerçek bir hacimden bahsediyoruz.” diyerek başladı.
“Siz şimdi bir tabak et yediğinizi düşünün. Yanına bir iki kaşık pilav ve patates koydunuz. O tabağa baktığınızda onların aldığı hacmi düşünün; küçücüktür ve hacim olarak az miktardadırlar. Bir salata yediğinizi düşünün. O ise hacim olarak çok büyüktür. Bu büyüklüğün bağırsağa yarattığı bir baskı oluyor. Az ve sırf hayvansal gıda yediğinizde bağırsaklar bir durur çünkü yanlış yemekten de öte miktar olarak oraya az şey gönderiyorsunuzdur. Bu yüzden sebze ve meyveler liflidir denir çünkü hacimlidir. Bu büyüklüğün önemi nedir? Temelde, kalın bağırsağın alt kısmına gelen yiyecekler, orada dururlar. Onların belli bir volümde olmaları lazım çünkü o volüm çeperlere baskı yaptığında bağırsak çeperinde mekanik reseptör manasındaki temastan anlayan reseptörler var. Biz oradaki volümü büyük tutarsak, hacmin yarattığı bağırsak çeperi baskısı, bağırsağın o yılan gibi dışkıyı dışarıya atmaya çalıştıran yöntemini başlatıyor. Miktar az olduğunda o hissimiz az gelir. Bir sürü kabızlık konusu, lifli yememek konusu aslında oradaki volümün azlığıdır. Yenen miktarda sindirilmemiş ve kalın bağırsağa denk gelecek kısım önemli. Mesela sen koca bir tabak pilav ye. Pilavın bir artığı yok ki. İçindeki nişasta hemen emilip anında kana geçiyor. Kabuklu pirincin önerilmesinin sebebi ise daha zor sindirilmesidir. Bir kısım mutlaka çöp olarak kalmalıdır. İşlenmiş yiyeceklerin genellikle kendileri çöptür ama atılacak kısımları da az. Biz sebzeli yediğimizde hakikaten yukarıda sindiremediğimiz için ve miktar olarak fazla olduğu için sindirilmeleri daha az olur. Onlar aşağıya giderek bir volüm oluşturur ve kalın bağırsağın duvarlarına vurduklarında oradaki reseptörler “Burası doldu, aşağıya yollayayım” demek isterler. Lifle kabızlık durumu buradan geliyor.”
Dr. Ayşegül Çoruhlu, iç duşun ne olduğunu ve nasıl yapılacağını anlattı: “Peki, iç duş konusu nedir? Orada henüz aşağıya inmemiş bir şey var ise, yeterince volüm yapmamış ve baskı olmamıştır. Dışkı hissetmeme durumunda ittirme manasındadır aslında. İç duşun yapılması çok basittir. Bunun için chia tohumunu seçmişler. Suyumuz var, limonumuz var. Bir bardak suyu alıyoruz, içine 1-2 yemek kaşığı chia tohumu ekliyoruz. Kolay içebilelim diye biraz limon sıkıyoruz. Küçücük tohumlar suyun içinde şişerek kocaman oluyorlar. Volümlerini büyütüp içlerini su ile doldurduk. Biz bunu dikip içtiğimiz zaman tohumu sindirmek zor olduğundan vücut onları sindiremeyecek. Şişmiş chia tohumları da tam bir lif olduğu için orada kocaman bir hacim yapacaklar. O hacim de vücuda orasının dolduğunu ve aşağıya boşaltma fikri verecek. İç duş denilen şey budur. Eğer sorunumuz varsa sürekli yapılmasında bir sakınca yok. Limon, chia tohumu ve suyu içtiğimiz zaman daha kolay bir dışkılama gerçekleştirmiş oluyoruz.”