Leptin Nedir? Leptin Direnci Nedir? Leptin Direnci Nasıl Kırılır?

Kilo vermekte zorlanıyor musunuz? Kilo verdikten sonra verdiğiniz kiloları geri aldınız mı? Bu sorunlarım olduğunu söylüyorsa, leptin direncim de olabilir. Leptin direnci nedir ve nasıl gelişir? Leptin direnci nasıl kırılır, ne iyi gelir?

SAĞLIK 7.03.2023 14:24:56 0
Leptin Nedir? Leptin Direnci Nedir? Leptin Direnci Nasıl Kırılır?

Diyet yapanların en çok zorlandığı konuların başında iştahı kontrol edememek geliyor. Bilhassa kilo verme sürecine girdikten bir süre sonra gelen aşırı yemek yeme isteği ile birlikte kilo kontrolü giderek zorlaşıyor. Bu durumun yaşanmasına, hormonlardaki değişimler neden olur. Özellikle de fazla kilo aldıktan sonra oluşan leptin direnci, doyma hissini ortadan kaldırıyor. Hatta öyle ki, vücutta ne kadar yağ olması gerektiğine karar veren leptin hormonu, kilo veremenizin önündeki en büyük engel bile olabilir! Leptin hormonunu nasıl kırabileceğinizi öğrenerek, kilo vermenizin önündeki engeli kaldırabilirsiniz.

LEPTİN DİRENCİ NEDİR?

Leptin hormonu bir diğer adıyla tokluk hormonu, beyindeki iştah ve açlıktan sorumlu reseptörlere bağlı bir hormondur. Kişi doyduğunda beynine gönderdiği sinyallerle tokluk hissi yaşar ve iştah baskılanır. Aynı zamanda leptin hormonu, hangi besinlerin yağa çevrilip depolanacağını kontrol eder. Ayrıca yakılan kalori miktarının artmasını da sağlayabilen leptin hormonu vücutta yağ dokusundan salgılanır.

Vücutta yağ oranının artmasıyla birlikte artan leptin hormonuna karşı beynin duyarsızlaşması ve leptin hormonunun gönderdiği uyarıları almaması durumuna leptin direnci denir. Leptin direnci, dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir sağlık sorunudur. 

LEPTİN DİRENCİ NASIL OLUŞUR?

Vücutta gereğinden fazla yağ üretilmesi sonucunda leptin direnci oluşur. Aşırı karbonhidrat tüketimi, sağlıksız beslenme, aşırı yemek yeme gibi sebeplerle vücuttaki yağ oranı artmaya başlar. Karaciğer ve pankreas bu yağ oranını dengelemek için devreye girer. Şeker karaciğerde yağa dönüşür. Pankreas ise salgıladığı insülin hormonu ile enerjiye dönüştürmeye çalışır. Bu da leptinin baskılanmasına ve beyne tokluk hissini göndermesine engel olur. Ayrıca vücutta yağ ile birlikte leptin seviyesinin artmasıyla çok fazla leptin salgılandığında beynin hipotalamus bölgesine uyarılar gitmeye başlar. Bir süre sonra beyin nu uyarıya karşı duyarsızlaşır ve bunun sonucunda leptin direnci oluşur.

LEPTİN DİRENCİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Leptin direnci olduğunu gösteren belirtiler şöyle:

  • Şeker, unlu ve karbonhidratlı yiyeceklere karşı aşırı istek duyma
  • Özellikle geceleri karbonhidratlı besinler yeme isteğinin olması
  • Sürekli stresli olma
  • Doyduktan sonra hala açlık hissetme
  • Kilo alma
  • Kilo vermede sorun yaşama
  • Verilen kiloları hızla geri alma
  • Halsizlik, bitkinlik, beyin sisi, dalgınlık, unutkanlık ve enerji düşüklüğü
  • Duygusal dalgalanmalar yaşama
  • Göbek bölgesinin yağlanması (Visseral yağlanma)
  • Kan şekeri dengesizlikleri
  • Yemeklerden sonra uyuklama
  • Hipoglisemi
  • Kalp çarpıntısı
  • Anksiyete artışı
  • Karaciğer yağlanması olması
  • Tansiyon yüksekliği
  • Yüksek trigliserit seviyeleri

LEPTİN DİRENCİ NASIL KIRILIR?

Leptin direncini azaltmak için yapılabilecek bazı şeyler var. Yaşamınızda ve diyetinizde yapacağınız değişikliklerle leptin direncini kırmanız mümkün.

  • Zeytinyağı, avokado, hindistancevizi, balık ve otla beslenen merada yetişmiş hayvanlar gibi sağlıklı yağlar tüketerek,
  • İlave şekeri diyetinizden çıkararak,
  • Yeterli egzersiz yaparak,
  • En az sekiz saat uyuyarak leptin direncinizi kırabilirsiniz.

LEPTİN DİRENCİNE YOL AÇAN FAKTÖRLER

Leptin direncine yol açan faktörler şöyle:

  • Stres
  • Basit karbonhidratlar tüketmek (şeker, beyaz ekmek, pirinç, patates, makarna vb.)
  • Aşırı beslenme
  • Yetersiz uyku
  • Yüksek insülin seviyeleri
  • Fruktoz şurubu, mısır şurubu içeren bisküvi, gofret, meyve suları gibi paketli ürünlerin tüketimi

DİYETTEYKEN YÜKSEK KALORİLİ YEMEKLER YEME İSTEĞİ GELİR

Açlık-tokluk hissi kendi irademiz ile ilgili gibi görünse de aslında çoğunlukla hormon dengemiz ile ilgili bir durum olduğunu söyleyen Dyt. Buket Ertaş Sefer sözlerine şöyle devam etti:

“Yağ dokusu ve vücudun farklı bölgelerinden de salınan Leptin hormonu sayesinde beyin “Artık doydun ve yeme” komutunu vererek doygunluk sağlıyor. Dolayısıyla leptin hormonunun aslında sağlıklı beslenme sürecinde son derece değerli ancak yağ dokusunun aşırı olması durumunda, insülin direnci benzeri bir dirence girerek işlevini yerine getiremez hale geliyor”

Dyt. Sefer kilo vermeye başladıktan bir süre sonra, zayıflamanın yavaşlayıp iştahın artmasının nedeninin leptin direnci olduğunu söyledi ve ekledi:

“Vücuttan yağ ile birlikte leptin de azalır ve bu nedenle iştah da artar. Üstelik sadece iştah artışı değil, yağlı, yüksek kalorili yiyecekler yemeye yönelik daha da güçlü bir dürtü gelişir. Beynimiz de vücudun leptin seviyelerini normale döndürmeye çalışır. İşte kilo verme sürecinde asıl bu dürtüyle savaş kazanılırsa genel vücut sağlığı için faydalı sonuçlara ulaşmak mümkün olur.”

LEPTİN DİRENCİNDEN KURTULMANIN YOLLARI

Leptin seviyesine sadece yiyeceklerle müdahalenin yeterli olmayabileceğini söyleyen Dyt. Buket Ertaş Sefer, bunun için bazı yaşam tarzı değişikliklerine ihtiyaç olduğunu belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:

“Yüksek trigliserit seviyeleri de leptin seviyesinin ideal düzeye gelmesini engeller. Dolayısıyla her konuda olduğu gibi burada da düzenli egzersiz ve doğru beslenme ön plana çıkıyor. Doğru beslenme olmadan sadece harekette bir işe yaramıyor. Bunları takım oyunu olarak düşünmek gerekir. Düzenli egzersizle birlikte, sağlıklı yağlar tüketmek, omega 3 almak, lif oranını artırmak, sebze ve baklagil tüketimini artırmak, şeker ilaveli yiyecek ve içeceklerden kaçınmak trigliseritin düşürülmesine yardımcı olarak dolaylı yoldan sağlıklı leptin seviyelerine de katkı sunacaktır.”

Bunun dışında leptin direncinden kurtulmanın yollarıyla ilgili Dyt. Buket Ertaş Sefer şu önerilerde bulundu:

“Öncelikle bozulmuş bağırsak florasını tamir etmek gerekir. Bunun için işlenmiş ve paketli gıdalardan uzak durarak, yoğurt gibi probiyotik kaynaklarından faydalanılmalı. Bunun yanında özellikle sebze, meyve ve baklagillerde yüksek oranda bulunan posadan zengin gıdalarla beslenmek, yeterli proteini almak ve özellikle gereksiz karbonhidrat alımını durdurmak gerekli.”