Trombositler, kan pıhtılaşmasında hayati bir rol oynayan hücre parçacıklarıdır. Trombositlerin işlevi, kan damarlarının yaralandığı durumlarda pıhtılaşmayı başlatmaktır. Trombositlerin sağlıklı işlevi, kanın normal pıhtılaşmasını sağlamada kritik bir rol oynar. Trombosit sayısı veya işlevindeki anormallikler, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Trombosit nedir? Trombosit değerinin düşüklüğü ve yüksekliği neye işaret eder? Trombositlerin işlevi, önemi ve sağlıkla ilişkisi.
Kan, vücudumuzun hayati işlevlerini yerine getirmesinde kritik bir rol oynar. Ancak kanamalar ve yaralanmalar durumunda, kanın pıhtılaşması hayati bir önem taşır. İşte bu noktada trombositler devreye girer. Trombositler, kan pıhtılaşmasının temel unsurlarıdır. Bu makalede, trombosit nedir, ne işe yarar ve sağlık açısından neden önemli oldukları hakkında daha fazla bilgi bulabilirsiniz.
Trombositler, kan hücrelerinin bir türüdür ve kanın pıhtılaşma sürecinde önemli bir rol oynarlar. Dolaşım sistemi boyunca bulunan trombositler, kan damarlarındaki yaralanmalarda hızla harekete geçerler. Trombositlerin şekli düzensiz ve yassıdır, bu da onların yüzeylerinin yapışkan hale gelmesine ve yaralı bölgelere kolayca tutunmasına yardımcı olur.
Trombositlerin en önemli görevi, kan damarlarının yaralandığı durumlarda pıhtılaşmayı başlatmaktır. Yaralanan damar yüzeyine tutunurlar ve birbirleriyle ve yaralı alandaki dokuyla etkileşime girerler. Bu etkileşim sonucunda trombositler, bir pıhtı oluşturmak için fibrinojen gibi proteinlerle birleşirler. Oluşan pıhtı, yaranın kapatılmasına ve fazla kan kaybının engellenmesine yardımcı olur.
Trombositlerin sağlıklı işlevi, kanın normal pıhtılaşmasını sağlamada kritik bir rol oynar. Ancak bazen trombositlerin sayısı veya işlevi anormal olabilir. Trombosit sayısındaki artış veya azalma, kanama bozukluklarına veya pıhtılaşma sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle düzenli sağlık kontrolleri ve kan testleri, trombosit sağlığını izlemek açısından önemlidir.
Sağlıklı bir insanda tam kan sayımı sonucunda trombosit değerinin 150,000 ile 450,000 hücre/ml arasında olması gerekir. Trombosit değerinin 150,000'nin altına düşmesi durumunda, trombositopeni adı verilen trombosit düşüklüğünden bahsedilir.
Kanda dolaşan ve kanamaya karşı koruyan trombosit adı verilen hücrelerin sayısının düşmesiyle ortaya çıkan immün trombositopeni, kanamaya eğilimi artırarak yaşamı tehdit edebiliyor.
Kanda dolaşan ve kanamaya karşı koruyan trombosit adı verilen hücrelerin sayısının düşmesiyle ortaya çıkan immün trombositopeni (İTP) hastalığında, kanamaya eğilim artıyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Hematoloji Onkoloji Hastanesinden Prof. Dr. Namık Özbek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İTP'nin kanda dolaşan ve kanamaya karşı koruyan trombosit adı verilen hücrelerin sayısının düşmesiyle oluştuğunu söyledi.
Trombositlerin düşmesine bağışıklık sistemindeki sapmanın neden olduğunu ifade eden Özbek, "Vücut normal şartlarda kendi hücrelerine karşı bağışıklık geliştirmiyor ancak İTP'de vücutta üretilen ve antikor adı verilen bağışıklık maddeleri kişinin kendi trombositlerinin yıkılmasına neden oluyor. Böylesi bir durumda kanamaya eğilim artıyor." diye konuştu.
En sık rastlanan bulgunun ciltte 1-2 milimetre boyutundaki kanamalar olduğunu anlatan Özbek, bunun yanı sıra büyük morluklar, burun, diş etinde kanama ve daha az sıklıkta kanlı idrar, mide ve bağırsak kanaması görüldüğünü aktardı.
Özbek, hastalarda yaşamı tehdit edebilen kanamaların çok nadir izlendiğini, görülme sıklığı yaklaşık yüzde 1 olan kafa içi kanamaların tehlikeli ve korkulan bir durum olduğunu ancak bunun kanser, lösemi gibi kötü huylu hastalıklarla hiçbir ilişkisinin bulunmadığını vurguladı.
"Genellikle üst solunum yolu sonrasında ortaya çıkar"
Batı ülkelerinde yapılan çalışmalara göre, her yıl 10 bin çocuktan birinde İTP'nin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Özbek, "Hastalık genellikle başka hiçbir sorunu olmayan çocuklarda ani olarak başlıyor. Ülkemizde bu konuda yeterli veri bulunmamakla beraber sayının Batı ülkeleriyle benzer olduğu düşünülmektedir. Çocuklarda en sık 2-6 yaş arası görülen bu hastalık genellikle bir üst solunum yolu enfeksiyonu sonrasında ortaya çıkar." diye konuştu.
Özbek, hastaların çoğunun ilk yıl içinde kendiliğinden ya da tedaviyle iyileştiğini aktararak, "Kabaca yüzde 20-25'inde hastalık bir yıldan sonra da devam eder. Bunlar trombosit sayısına ve kanama durumuna göre ilaçsız takip edilebileceği gibi çeşitli tedavi yöntemlerinden yararlanılabilir." bilgisini paylaştı.
Çocuk hastalarda İTP tedavisine hastanın trombosit sayısı ve kanama bulgularına göre karar verilmesi gerektiğini dile getiren Özbek, şöyle devam etti:
"Her hastanın ayrı bir birey olduğu göz önüne alınırsa, tek bir tedavi seçeneği yoktur. Bu nedenle tedavinin hekim, aile ve katılabilecek yaştaysa çocuğun iş birliğiyle yönlendirilmesi en iyi yol olacaktır. Bu süreçte bazı hastalara hiçbir tedavi verilmeyebileceği gibi bazılarına kortizon, damardan verilen ve kanda bulunan protein yapılı antikorlar ve diğer tedaviler verilebilir."
Çocuklarda İTP tedavisi ve takibinin, sabır ve dikkat gerektiren bir süreç olduğunu belirten Özbek, aile ve hekimin iş birliği içinde olması gerektiğini söyledi. Özbek, hastanın takibinin trombosit sayısı ve kanama durumuna göre değiştiğini kaydetti.
Prof. Dr. Özbek, trombosit sayısının düşük olduğu dönemlerde ağır fiziksel aktiviteler ve futbol gibi mücadele sporlarından kaçınılması, önerilen ilaçların düzgün ve zamanında kullanılması gerektiğinin altını çizdi.
Trombositler, kan pıhtılaşmasının temel taşlarıdır ve vücudumuzun yaralanmalara karşı korunmasında önemli bir rol oynarlar. Sağlıklı trombosit işlevi, normal kan pıhtılaşması için kritiktir. Trombosit sayısı veya işlevindeki anormallikler, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle düzenli sağlık kontrolleri ve uzman tavsiyesi, trombosit sağlığını koruma açısından önemlidir.