Dünyada hâlâ keşfedilmemiş ve görülmeyen o kadar çok yer var ki, hepsini görmek için bir ömür yetmez. Ancak mutlaka görülmesi gerekenler var. Bunlar onlardan bazıları...
Popeye Köyü yani nam-ı diğer Temel Reis köyü olarak bilinen köy, masallar diyarını andıran görüntüsüyle dikkatleri üzerine çekiyor. Bu harika köy Popeye isimli müzikal için kurulmuş. Film çekimlerinden sonra da yerli halk bu köye sahip çıkmış ve turizm merkezi olarak günümüze ulaştırmış. Hatta evlerin içi hâlâ filmin çekildiği zamanlardaki gibi duruyor.
Küçük ahşap evlerden oluşan köyü ilk gördüğünüzde gerçek olduğuna inanamayacaksınız. Küçük bir yer olan Malta’da bu köye ulaşmak gayet kolay. Eğer yolunuz Malta’ya düşerse Popeye Köyü’ne uğramadan asla dönmeyin.
Batı Afrika ülkesi olan Mali’de bulunan Djenne Camii, dünyanın en büyük kerpiç camisi olarak UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. İlginç mimari yapısıyla görenleri kendine hayran bırakan bu yapı, pek çok kişi tarafından da bilinmiyor. Dışında tutucu odunların haricinde hiçbir süs öğesi bulunmayan bu camii, bu haliyle bile dikkatleri üzerine topluyor.
Caminin ayakta kalabilmesi için yılın belirli zamanlarında halk, güçlendirme çalışmaları yapıyor. Bölgedeki tek kerpiç yapı olmasa da en görkemli kerpiç yapı kesinlikle Büyük Djenne Camii’dir.
Daha çok ‘Veba Kalesi’ olarak bilinen Fort Alexander, Baltık Denizi üzerinde yer almakta. Baltık su yolunu korumak için yapay bir ada üzerine inşa edilmiş. Kale kısa sürede veba ve diğer bakteriyel hastalıklar üzerine bir araştırma laboratuvarı haline gelmiş. Koruma amacıyla yapılan kale askeri üstten tutun, veba merkezine kadar pek çok şekilde de kullanılmış. Kalede hiçbir asker savaşmamış olsa da eşsiz görüntüsüyle caydırıcı bir unsur olarak yer alıyor. Bugün turistik cazibe merkezi olan kale, görünümüyle kendisine hayran bırakıyor. Kaleyi kış aylarında ziyaret zor olsa da yaz aylarında tekne turları ile gezmek mümkün.
Burayı cennet olarak tanımlarsak asla yanılmayız. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu ada eşsiz floraya sahip. Portekiz kıyılarına yakın Azor adalarının en batı noktasında yer almakta. Tüm toprakları farklı renkte çiçeklerle kaplı olan bu ada, ‘çiçek burnu’ olarak da biliniyor. Ayrıca doğal kaplıcalar, pirinç tarlaları, göller ve dünyaca ünlü mağaralar da burada bulunuyor.
Tarihi ve turistik geziler için pek de tercih edilmeyen Pakistan’da bulunan bu eşsiz yapı, çok az kişi tarafından biliniyor. Kale, Pakistan çölünden görkemli bir şekilde yükselen 40 burçtan oluşuyor.
Turistlerin yanı sıra yerel vatandaşların bile varlığından pek haberdar olmadığı bu hale, görenleri kendine hayran bırakıyor. Bilindik turistik yerlerin neredeyse hepsine gitmiş ve yeni yerler keşfetmek istiyorsanız, mükemmel bir tercih olabilir.
Bildiğiniz bütün plajları unutturacak güzellikte olan Hidden, bölgede bulunan gizli bir plaj. Bu harika plaja ancak su yoluyla ulaşabilirsiniz. Sadece su tünelleri ile ulaşım sağlanması biraz korkunç gelse de bölgeye turlar düzenleniyor. Sınırlı sayıda bilet ile gidilen plaj için yerinizi aylar öncesinden ayırtmak gerekebilir.
Özellikle ülkemizde gördüğümüz camilerden çok farklı olan Şeyh Lütfullah Camisi’nde minare ve avlu yok. İran mimarisinin harika bir örneği olan bu cami, 1602 ve 1619 yılları arasında inşa edilmiş. Zarif ve oldukça sıra dışı bir yapı olan cami, hiçbir zaman halkın kullanımına açılmamış. Kadınlar için ibadet vermesi sebebiyle minaresi ve avlusunun olmadığı biliniyor.
Mostar şehrinden geçen Neretva nehri üzerinde bulunan bu köprü, uzun yıllardır şehrin iki yakasını birleştiriyor. 1993 yılında savaş esnasında yıkılan bu köprü, yeniden yapılarak 2004 yılında açıldı. Yeni haliyle eskiisni aratmayan bu köprü, orijinaline sadık kalınarak yapılmış.
2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen körü, gelen turistlerin de en büyük eğlencelerinden biri haline gelmiş. Gözü kara turistler bu köprüden nehrin serin sularına kendini bırakıyor.
Çöl denilince akla sadece sonsuz kum taneleri gelir. Çölün ortasında bir cenneti arındıran Huacachina, görenleri şaşkına çeviriyor. Uçsuz bucaksız çölün ortasında bir vaha şehri olan Huacachina, Peuru’nun başkenti Lima’dan yaklaşık 5 saat uzaklıkta yer alıyor. Kasabanın nüfusu yaklaşık 200 kişidir. Böylesine az insanın yaşadığı bu eşsiz çöl, son yıllarda gezginler tarafından keşfedildi.
Bir zamanlar kutsal sayılan gölün etrafına kurulan bu köy, dünyanın en kurak bölgelerinden birinde yer alıyor. Son zamanlarda fazla turist çektiğinden konaklama ve ulaşım imkanları da oldukça gelişmiş.
Birbirinden ilginç yapılara ev sahipliği yapan Hindistan’da yer alan Kumbhalgarh Kalesi, ‘ölüm muhafızı’ olarak bilinen benzersiz duvarlarla çevrili. Gördüğü pek çok savaşa rağmen hala dimdik ayakta duran bu yapı, Çin Seddi kadar korumalı olmasına rağmen pek de bilinmiyor. Kale tam 1914 metre yükseklikte bir dağın tepesine kurulmuştur ve Hindistan’ın en güzel yapıları arasında.
Bir İtalyan adası olan Isola Bella, şüphesiz dünyanın en güzel adalarından biri. Muhteşem mimariye sahip şatosu, mağaraları, terasları bulunan bu ada aslında çok küçük bir alanı kaplıyor.
1600’lü yıllarda küçük bir balıkçı köyü olan ve işgal edildikten sonra tamamen çehresi değişen bu ada, günümüzde gezginleri ağırlıyor. Stresa’dan düzenli olarak yapılan feribot seferleri ile ulaşılan ada artık bir turistik cazibe merkezidir.
Kayanın altına kurulan bir köy olan Setenil de las Bodega, İspanya’nın güneyinde bulunuyor. Yerlilerin ‘kayaların altındaki kasaba’ olarak adlandırdığı köy, ilk kez gidenler için biraz ürkütücü olabilir. Köyde bulunan evlerin duvarları, hatta çatıları bile kaya parçalarından oluşuyor. Kaya ile iç içe geçen bu köy, pek de bilinmiyor. Bu etkileyici köyde çok uzun yıllardır yaşam var. Kayalar köyü yazın kavurucu sıcaklardan, kışın da soğuklardan koruyor.