MHP Edirne İl Başkanı Zakir Tercan, Kahramanmaraş depremi ile ilgili yazılı açıklama yaptı.
MHP Edirne İl Başkanı Zakir Tercan, Kahramanmaraş depremi ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada depremin ülkeyi büyük bir acıya boğduğunu belirtti. Tercan'ın açıklaması şöyle; ″Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki depremin 10 ilde yarattığı yıkım-enkaz ve kaybettiğimiz canlar, Türkiye’yi büyük bir acıya boğdu… Bir yüreğimiz Kahramanmaraş’ta, bir yüreğimiz Adana’da, bir yüreğimiz Osmaniye’de, bir yüreğimiz Gaziantep’te, bir yüreğimiz Malatya’da, bir yüreğimiz Şanlıurfa’da, bir yüreğimiz Diyarbakır’da, bir yüreğimiz Kilis’te, bir yüreğimiz Hatay’da, bir yüreğimiz Adıyaman’da kaldı.
Türkiye herhangi bir acı yaşadığında sırtlan sürüsü gibi ortaya çıkanlar vardır. Selde, orman yangınlarında, çığda, depremde âdeta fırsat kolluyorlar. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem sonrası da bu türler anında seferberliğe girişti.
Enkaz altında kalan canlar için dualarımız dilimizden hiç düşmedi. Gözyaşlarımız sel oldu. Ve acıları sarmak için devlet-millet seferberliği başladı. Türk milleti enkazların altındaki canları kurtarmak için adeta bölgeye akın etti.
Bu milletin asırlardır dilinde bir duası vardır. O da ″Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin...″ şeklindedir. Bu dua yüzyıllardır Türk milletinin dilindedir, yüreğindedir.
Türkiye’nin her yerinde yardım kampanyaları başlatıldı. Giyecek, yiyecek, çadır, ilaç gibi temel ihtiyaçlar on binlerce tırla bölgeye ulaştırıldı. Türk devletinin kurumları, Türkiye genelindeki tüm belediyeler, yardım kuruluşları, inşaat firmaları, maden ocakları, vinç, kepçe, kamyon, jeneratör, matkap, hilti, termal kamera gibi enkazı kaldıracak ve tespitler yapacak en önemli araçları bölgeye gönderdi. Türk Ordusu asker ve teçhizat gücünü seferber etti.
Devlet bitti, devlet çöktü, devlet enkaz altında…” sözü ağır ve art niyetli bir ithamdır. Burada temel amaç “Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” olarak tarif edilebilir.
Depremzede vatandaşlar “Allah devletimize zeval vermesin” dediğinde bu şerefsizler cin çarpmışa dönmektedir? Çünkü “Hangi olumsuzluğu, hangi eksikliği nasıl bir siyasi ranta dönüştürebiliriz?” düşüncesiyle hareket etmektedirler.
Bunların tek hesabı hükümeti seçimlere zayıf sokabilme çabasıdır. İnanın ölen, yaralanan insanlar bunların çoğu için hiçbir önem arz etmiyor. “Recep Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük can kayıpları olan bir depremin olması lazım” diyen ruh hastaları da bunların arasındadır. Hem de gazeteci, siyasetçi, yorumcu sıfatıyla hâlâ ortada geziyorlar.
Acımız oldukça büyük ama dirayetle, ferasetle, dayanışmayla, inançla, fedakârlıkla, kararlılıkla, sabırla yaralarımızı saracağız. Kısa zamanda sarmak zorundayız. 13,5 milyon insanı doğrudan etkileyen ama 85 milyonluk Türkiye’nin tamamında derin yaralar açan bu büyük felaketin, her türlü enkazı ortadan kaldırılarak geride kalan insanların huzurlu, güvenli yaşamı sağlanacaktır.
Bu acıyı siyasi yağmaya dönüştüren hangi siyasetçi varsa gerçekten alçaklığın tarihini yazmaktadır. Acı ortadan kalkana kadar yardımlaşma ve dayanışma duygusuyla hareket edilmesi gereken böyle bir atmosferde, siyasi rant güden kim varsa yazıklar olsun.
Bugünleri de birlik, beraberlik, dayanışma ve yardımlaşma içinde aşacağız. Hayatını kaybeden canlar en büyük üzüntümüzdür. Canımızdan canlar gitti. Kalan canlara da devlet-millet bütünleşmesiyle sahip çıkılacaktır.
Bugün aranan tek özellik acının bağladığı kuvvetli sevgi olmalıdır. Deprem ‘Şu partiden, bu ideolojiden’ diye kimseyi ayırmadı. O enkazın altında Türkiye’nin yüreği kaldı.
Acı hepimizin acısıdır. Türk milletinin her bireyi bizim canımızdır. Deprem sonrası yardım için bölgeye koşan A’dan Z’ye herkesten Allah razı olsun. Bir depremzedeyi kurtaran, bir depremzedeye su-ekmek veren herkes baş tacıdır.
Yüreğimiz hala Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Adana, Osmaniye, Malatya, Kilis, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Gaziantep’te…
Devletimiz, milletimiz ayaktadır. Duamızı tekrar edelim: ″Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin...″