Muratoğlu, maden arama ve işletme süreçlerinde çevrenin büyük zarar gördüğünü, yerel halkın iradesinin hiçe sayıldığını ve hukuksuzlukların arttığını ifade etti.

“Trabzon’un en büyük sermayesi toprağı, suyu ve doğasıdır. Ancak bugün görüyoruz ki, dağlarımız delik deşik ediliyor, derelerimiz kirletiliyor ve yeşil alanlarımız yok ediliyor. Sözde ‘ekonomik kazanç’ adı altında yapılan bu faaliyetler, aslında bölgemizin geleceğini ipotek altına almaktadır” diyen Muratoğlu, maden faaliyetlerinin uzun vadede Trabzon’un turizmine, tarımına ve yaşam alanlarına ağır zararlar verdiğini belirtti.

“Gece Yarısı Başlatılan Çalışmalar Haksızlığı Kanıtlıyor”

Araklı’da maden şirketlerinin geçtiğimiz aylarda gece yarısı başlattığı çalışmaların tepki çektiğini hatırlatan Muratoğlu, “Halkın itirazlarını ve tepkilerini göze alamayan şirketler, çalışmalarını gecenin sessizliğinde başlatıyor. Bu yaklaşım bile sürecin ne kadar hukuksuz ve meşruiyetten uzak yürütüldüğünün göstergesidir. Şeffaflık olması gerekirken, gizlilik içinde yapılan bu faaliyetler yöre halkına saygısızlıktır” ifadelerini kullandı.

“Devletin Geliri Doğanın Bedelini Karşılamıyor”

Muratoğlu, madencilikten devletin elde ettiği gelirle doğaya verilen zarar arasındaki dengesizliğe de dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Devletin kasasına giren pay, aslında doğaya verilen zararın yanında yok denecek kadar küçüktür. Maden gelirinin %3 ila %8’i arasında bir pay devlete kalıyor. Birkaç milyon lira için, geri dönüşü olmayan ormanlarımızı, su kaynaklarımızı ve tarım alanlarımızı feda ediyoruz. Oysa bu doğa bir defa tahrip olduğunda, yerine yenisini koymak imkânsızdır. Biz, ekonomik kalkınmanın doğayı yok ederek değil, doğayı koruyarak gerçekleşebileceğine inanıyoruz.”

“Trabzon’un Dereleri Şirketlere Değil Halka Aittir”

Muratoğlu, Türkiye’nin birçok ilinde su sıkıntısı yaşandığını hatırlatarak maden çalışmalarının bu tabloyu ağırlaştırdığını söyledi:
“Bugün ülkemizin dört bir yanında barajlarda su seviyeleri düşüyor, birçok ilde susuzluk tehlikesi kapıda. Böylesine kritik bir dönemde, maden şirketlerinin derelerimizi kirletmesi, yer altı sularımızı zehirlemesi ve doğal kaynaklarımızı kurutması kabul edilemez. Su, insanın en temel hakkıdır. Suyu kaybeden bir bölge, sadece tarımını değil, yaşamını da kaybeder. Biz Trabzon’un berrak derelerinin ve kaynak sularının şirketlere değil, halkımıza ait olduğunu savunuyoruz.”

“Şirketleri Değil Geleceğimizi Düşünün”

Ayrıca süreçlerin çoğu zaman şeffaf yürütülmediğine dikkat çeken Muratoğlu, şu ifadelere yer verdi:
“Vatandaşın rızası alınmadan, ÇED raporları adeta formaliteye dönüştürülerek projeler hayata geçiriliyor. Yeni maden yasası ile ÇED raporu için ilgili kurum 3 ay içinde cevap vermezse bu ‘olumlu’ yanıt olarak kabul ediliyor. Ayrıca ‘süper izin’ mekanizması ile madencilikte yargı ve idari denetim mekanizmaları bypass ediliyor. Trabzon’da maden ruhsatlı alan oranı %77 civarında. Ormanların %79’una, meraların %93’üne, tarım arazilerinin de %61’ine maden ruhsatı verilmiş durumda. Bu kadar hassas bir konuda bir avuç şirket zengin olsun diye karar alınamaz. Köylülerin, çiftçilerin ve yöre halkının sesini duymayan bu anlayış, sadece doğayı değil, adaleti de yok saymaktadır. Hukukun üstünlüğünü savunmamız gereken bir dönemde, maden şirketlerinin çıkarları uğruna hem çevre hem de insanlarımız göz ardı edilmektedir.”

“Trabzon’un Asıl Zenginliği Yeşil Doğasındadır.”

Muratoğlu, madencilikte doğaya zarar vermeyen yöntemlere yönelinmesi gerektiğini vurguladı:
“Eğer gerçekten maden çıkarılacaksa, önce yerli ve milli ihtiyaç planlaması yapılmalı, ardından da çevre dostu teknolojilerle ve sıkı denetimlerle bu süreç yürütülmelidir. Ancak bundan daha önemlisi, doğayı tahrip eden maden anlayışı yerine yenilenebilir enerjiye, sürdürülebilir tarıma ve turizme yatırım yapılmalıdır. Çünkü Trabzon’un asıl zenginliği dağlarında, derelerinde ve yeşil doğasındadır.”

Muratoğlu, Saadet Partisi olarak doğanın korunmasını milli bir görev kabul ettiklerini vurgulayarak, yetkililere çağrıda bulundu:
“Biz, Trabzon’un yarınlarını savunuyoruz. Bu topraklarda çocuklarımızın da yaşayacağını unutmadan hareket etmek zorundayız. Devletin görevi, halkını ve doğasını korumaktır. Tüm yetkilileri hukuksuzluklara göz yummamaya, maden faaliyetlerini denetlemeye ve Trabzon’un geleceğini güvence altına almaya davet ediyoruz.”

Kaynak: Saadet Partisi Trabzon