Yeni tip koronavirüs (COVID-19) nedeniyle yaşanan ve dünya ekonomisinde neredeyse son yüzyılda görülen en büyük krizin etkileri dört yıllın ardından ancak atlatılabiliyor.
İlk COVID-19 vakasının 2019 sonunda Çin'in Vuhan kentinde tespit edilmesi ve buradan hızla dünya çapında yayılmasının ardından çoğu ülke, vatandaşlarını korumak için önce sınırlarını kapattı, ardından da içeride çeşitli kısıtlayıcı tedbirler hayata geçirdi.
Dünya ekonomisi, 2020'nin ilk aylarından itibaren COVID-19'a karşı alınan çeşitli önlemler nedeniyle durma noktasına gelirken, başta sağlık olmak üzere gıda, tarım ve ulaşım gibi krizle mücadelede kritik olarak belirlenen bazı sektörler dışında ekonomik faaliyete büyük ölçüde ara verilmişti.
Salgın nedeniyle üretimin ve hayat akışının ciddi biçimde durması küresel ekonomi ve ticareti aksatırken, ülkeler halk sağlığı odaklı politikalara yoğunlaşarak vatandaşlarını evlerine kapattı.
Salgınının neden olduğu üretim ve istihdam kaybı ile ücret sorunlarını gidermek üzere uygulanan politikaların finansmanı da ciddi boyutlara ulaştı.
Kamu finansmanı ve mali imkanları daha güçlü olan ülkeler çeşitli destekleyici politikalarla halkını bir ölçüde krizden mali olarak muhafaza edebilirken daha zayıf ve kırılgan ülkeler krizi derinden hissetti.
Ulusal çıkarlar küresel yaklaşımın önüne geçti
COVID-19 uzun yıllar boyunca öne çıkarılan ticarette küresel yaklaşımları geri plana itti.
Normalde birlikte hareket eden pek çok ülke, kriz halinde ulusal çıkarlara ve bencil davranışlara yönelirken ticarette korumacı rüzgarlar ağırlık kazandı.
Salgının neden olduğu ekonomik durgunluktan nasıl çıkılacağı konusunda dünya çapında ortak veya benzer bir tutum belirlenememesi ve ekonomik faaliyetlere geniş ölçüde ara verilmesi ile özellikle ekonomileri daha hassas ve kırılgan olan ülkeler daha da zayıfladı.
Uygulanan katı kapanma ve karantina kuralları sayesinde ülkelerde vakaların azalması ve can kayıplarında düşüş görülmesine rağmen ülkelerin ekonomik krizin etkisini aşabilmek için tekrar normal hayata dönmeye çalışmaları, yeni dalgalar ve varyantlar ortaya çıkmasıyla defalarca sekteye uğradı.
Daha önce de yavaşlama dönemleri yaşanmasına rağmen dünya ekonomisinde bu seviyede bir "tamamen durma" noktasına gelinmemişti.
Dünya ekonomisi küçüldü
Dünya Bankası (DB) verilerine göre, salgın önceki dönem olan 2019 yılında dünya ekonomisi yüzde 2,6 büyürken, 2020 yılında küresel ekonomi yüzde 3,1 küçüldü.
Bu ölçüde bir küçülmeyle dünyada yaşanmış en büyük ekonomik kriz olan 1929'daki Büyük Buhran'dan beri karşılaşılmamıştı.
Salgının etkisinin hafiflemesi ve düşük baz etkisiyle 2021 yılında dünya genelinde yüzde 6 büyüme gerçekleşirken 2022'de bu oran yüzde 3,1 seviyesinde duruldu. Bu yıl için ise ekonomik büyüme beklentisi yüzde 2,7 seviyesinde öngörülüyor.
İşsizlik yükseldi
Salgın, dünya çapında işsizliğin de artmasına neden oldu. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, özellikle genç ve kadın istihdam oranı hızla artarken 2020 yılında dünya genelinde işsizlik oranı bir önceki yıla kıyasla yüzde 1,36 artarak yüzde 6,9 seviyesine ulaştı.
Sadece salgının ilk dönemi olan 2020 yılında dünyadaki işsiz sayısı 33 milyon artarak 220 milyonu gördü.
Küresel işsizlik 2021'de yüzde 6,2'ye ve 2022'de de yüzde 5,77'ye inerken, bu dönemde de salgın öncesindeki 2019 yılının üzerinde seyretti.
Küresel ticaret geriledi
Salgın küresel ticareti de çok olumsuz etkiledi. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) verilerine göre, küresel mal ve ürün ticareti 2020'de yüzde 9 azalırken bu ölçüde bir gerileme verilerin kurum tarafından toplandığı dönemde hiç belirlenmemişti.
2019'da 19 trilyon dolar seviyesinde olan küresel mal ihracatı 2020'de 17,6 trilyon dolara indi. 2021'de toplam mal ve ürün ihracatı 22,3 trilyon dolara, 2022'de de 24,9 trilyon dolara yükseldi.
COVID-19, tedarik zincirlerinde kesintilere neden olurken, mal kıtlığına ve daha yüksek fiyatlara yol açtı. COVID-19 kaynaklı tedarik zinciri sorunları, tüketici fiyatlarını artırırken bazı ürünlerin bulunmasını da zorlaştırdı. Bu durum enflasyondaki artışta öncü bir rol oynadı.
Salgınla özellikle Asya ülkelerinde üretimlerde gecikmeler yaşanırken deniz yoluyla taşınan ürünlerin nakliyesinde sorunlar söz konusu oldu. Bununla navlun fiyatları da zirve yaptı. Bu nedenle özellikle uzun mesafelerden taşınacak ürünlerin maliyetleri hızla artarken tedarik gecikmeleri de önemli bir problem olarak ortaya çıktı.
COVID-19 ile aksayan küresel ticarette salgının hafiflemesi ve ekonomik toparlanmayla yeni sorunlar belirginleşti.
Ekonomilerin açılması ile artan talep karşısında özellikle Asya ülkeleri odaklı üretim ve tedarik zincirlerinde kesintiler ve sorunlar yaşanmaya başladı.
Uzun mesafelerdeki taşımacılık maliyetlerinin katlanarak artması nedeniyle pek çok yabancı uluslararası firma açısından Türkiye gibi daha yakın, istikrarlı ve stratejik ülkeyi yatırım ve üretim açısından cazibeli hale getirdi.
Türkiye lojistik ve üretim imkanlarıyla dikkati çekti
Salgın ve sonrasındaki dönemde Türkiye, lojistik altyapısı ve üretim imkanları ile mobilya, tekstil, ilaç ve paketleme gibi alanlarda faaliyet gösteren pek çok uluslararası şirketin dikkatini çekerken, Batılı firmalar Türkiye'ye yatırım planlarına hız verdi.
Havacılık ve turizm can çekişti
COVID-19'la sınırların kapatılması ve seyahat yasağı gibi kısıtlayıcı tedbirler başta ulaşım ve turistik konaklama olmak üzere hizmet sektörünü eşi benzeri görülmemiş bir krize soktu.
Zorunlu olmayan seyahatlerin yasaklanması ile hava yolculuklarına olan talep önemli ölçüde azaldı. Salgın nedeniyle hava trafiği durma noktasına gelirken bazı bölgelerde uçuşlar neredeyse salgın öncesine kıyasla yüzde 90 geriledi.
Sermaye yoğunluğu aşırı yüksek olan, nakit akışının ve devamlı faaliyetin kritik öneme sahip olduğu havacılıkta uçakların durması sektörün "ölümü" olarak nitelendirildi.
Pek çok ülke, hava yollarını salgının neden olduğu kriz sürecinden kurtarmaya çabaladı.
Havacılık sektörü ancak 2023'te salgın öncesi sefer ve yolcu seviyelerini tekrar yakalayabildi.
Turizm sektörünün kendine gelmesi ve krizi atlatabilmesi de 4 yılı buldu. COVID-19 nedeniyle uygulanan kısıtlamaların kapanma noktasına getirdiği konaklama ve turistik işletmeler ancak aşamalı biçimde toparlanırken, müşteri sayıları salgın öncesi seviyelere ancak 2023'te yeniden ulaşabildi.
Gıdanın stratejik önemi
COVID-19 ve yürürlüğe giren çeşitli tedbirler gıda güvenliği ile tarımın stratejik öneminin tekrar dikkati çekmesini sağladı.
Salgın, küresel tarım sektörü açısından da önemli sonuçlar doğurdu. COVID-19, tarım ve hayvancılığın ekonomiler için ne derece kritik olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Pek çok ülkede yürürlüğe giren kısıtlamalar nedeniyle vatandaşlar marketlere akın ederken, insanlar, makarna, pirinç, un ile çeşitli bakliyat ve konserve ürünleri satın almak için birbiriyle yarıştı. Salgın nedeniyle bu nesil ilk defa marketlerde boş raflarla karşılaşmak durumunda kaldı.
COVID-19'un başından itibaren tarımsal üretim ve gıda zincirindeki bütün unsurlar kritik sektörler olarak sıralanırken bunların faaliyetlerini en az kesintiyle sürdürebilmelerine olanak sağlandı. Gıda sevkiyatının aksamaması için de çok sayıda tedbir ve izin yürürlüğe kondu.
Salgın döneminde bazı ülkeler kendilerini olası kıtlık riskinden korumak için tarımsal ürün ve gıda ihracatına çeşitli sınırlamalar getirmeye de başladı. Bu durum küresel ticarette gıda ve tarıma yönelik kısıtlamalara karşı yeni stratejiler belirlenmesi gerekliliğini ortaya çıkardı.