Kadın ya da erkek olması fark etmeksizin canı isteyen herkes küpe takabilir. Çünkü küpe takmak cinsiyet ile ilişkili bir durum değildir.
“Erkek küpe takar mı?” sorusu gerçekten çok anlamsızdır. Kadın ya da erkek olması fark etmeksizin canı isteyen herkes küpe takabilir. Çünkü küpe takmak cinsiyet ile ilişkili bir durum değildir. İnsanlar çok farklı gerekçelerle küpe takıyor olabilir. Ancak hepsinden öte bu bir kendini ifade etme şeklidir. Ek olarak tarihimize baktığımızda Göktürk, Uygur ve Oğuz Beyler ile Alplerin altın halka küpe taktığını görüyoruz. Hatta Ahiler ve Bektaşiler de sağ kulaklarına halka küpe takıyorlardı.Article To Any Language
“Erkek küpe takar mı?” sorusu gerçekten çok anlamsızdır.
Kadın ya da erkek olması fark etmeksizin canı isteyen herkes küpe takabilir…
Çünkü küpe takmak cinsiyet ile ilişkili bir durum değildir!!!
İnsanlar çok farklı gerekçelerle küpe takıyor olabilir,
Ancak hepsinden öte bu bir kendini ifade etme şeklidir.
Geçmişteki kadar olmamakla birlikte erkek küpe taktığında zaman zaman hala çatışmalar yaşanıyor.
Nihayetinde bu tatsız durum ile özellikle milliyetçi ve muhafazakâr bakış açısının hâkim olduğu ortamlarda daha sık karşılaşıyoruz.
Doğrusunu söylemek gerekirse,
Bir erkek küpe taktığı zaman yadırgayan, eleştiren, hatta tenkit edenler aslında küpeyi kadınlara has bir takı olarak gördüklerinden bu tepkiyi veriyorlar…
Peki…
Konuya yine milliyetçi ya da muhafazakâr perspektiften bakacak olursak, erkek küpe takar mı?
Takar, hem de bal gibi takar…
Özetle,
” Erkek küpe takar mı?” diye reaksiyon verenler esasen ne milliyetçi ne de muhafazakâr saiklerle tepki göstermiş oluyor;
Bu arkadaşların ya tarihimizden hiç haberleri yok,
Ya da aslında gerçek sebep, kendi bireysel görüşlerini bu şekilde bir temel ile rasyonelleştirmeye çalışmaları…
Çünkü,
Türk tarihinde Göktürk, Uygur, Oğuz Alpleri ve Beyleri de,
Kendini tasavvuf yoluna teslim etmiş dervişler de küpe takıyorlardı!!!
Etimoloji sözlüklerine göre “küpe” kelimesi Türkçe kökenli olup, “kulağa takılan halka” veya “kulağa takılan süs takısı” olarak tanımlanmaktadır.
Ayrıca küpe kelimesinin Türkçe’de “demir gömlek, zırh, savaş giysisi” gibi anlamları da vardır.
Türkçe’nin Farsça’ya üstünlüğünü göstermek amacıyla Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072-1074 yılları arasında kaleme alınan Divan-ü Lugat-it Türk‘de birinci anlam olarak bugünkü şekliyle sadece halka küpe; ikinci anlam olarak ise “küpe yarık” yani “zırhlı giysi” olarak yer alır.
Küpe kelimesi için Divan’da bir cinsiyet ayrımı verilmediği gibi erkeklerin kullandığı zırh da bu kelime ile ifade edilmiştir.
Bunun yanı sıra kadınların kulaklarına taktıkları altın halka küpe anlamında “ügmek” (ökmek) ve kadın küpe çeşitleri anlamında “tolgâg” kelimelerine ise ayrıca verilmiştir.
Demek oluyor ki,
Türk töresinde herhangi bir cinsiyet ayrımı olmaksızın, kadın ve erkek küpe takmaktadır;
Sadece kadınlar tarafından kulağa takılan aksesuarlara ise başka isimler verilmiştir.
Dede Korkut Hikayelerinde yer alan anlatılara göre Oğuz Boylarında küpe takan erkekler vardı.
Türklerin ilk yurdu olan Orta Asya’da günümüze ulaşmış olan heykeller, kahramanlık işareti sayılan balballar ve Türkleri tasvir eden Çin minyatürleri erkeklerin altın halka küpe taktığını net bir şekilde göstermektedir.
Hatta Babil ve Asya kavimlerinde küpe neredeyse sadece erkeklere has bir takıydı,
Ve,
Toplum içinde bir tür mevki, makam ve rütbe göstergesiydi.
Kadim Türk töresinde ülke, doğacak olanlar için vardı ve onlar için yaşardı.
Kaygıların en büyüğü gelecek nesiller için gösterilirdi.
Töreye göre en küçük oğul baba evinde kalıp ailenin ihtiyaçlarını karşılarken,
Büyük oğullar ise cesurca alp olur, cenk ederlerdi.
Buna karşılık herhangi bir nedenle baba ocağında tek bir oğul kalırsa o delikanlının sağ kulağına tek bir altın halka küpe takılırdı.
Neden mi?
Cenk alanındaki bir erkek halka küpe takmışsa onu geri planda tutarlar, güç görevler vermezlerdi.
Hele hele soyu içerisinde sonuncu erkek olarak kalan kişi ise kulağında iki halka küpe taşırdı.
Türk töresi, soyunu sürdürebilmesi için onu özellikle korurdu.
Küpe böylesine sert ve kesin törenin hüküm sürdüğü Türk topraklarında,
Bir ailenin neslini sürdürebilme imkânını sağlayabilmesi açısından toplumsal bir nişan görevi görmüştür.
Kırgızıstan, Kazakistan, Altay, Baykal Gölü, Moğolistan bölgesindeki VII. – VIII. yüzyıla ait dikili taşlarda Göktürkler’e ait heykellerde erkekler küpeli olarak betimlenmiştir.
Göktürk hükümdarları altın halka küpe takar, halkanın ucundan da bir detay figür sallanırdı.
Yine aynı yüzyıla ait Turfan bölgesi Uygur duvar resimlerinde erkekler küpeli olarak resmedilmişti.
Hatta dikkat edin, kamlar da küpelidir,
Kam davulunun üzerindeki insan figürünün kulaklarında da halka küpe vardır.
Buradan hareketle,
Bilim insanları Oğuz Türklerinde erkeğin küpe takmasının aynı zamanda askeri rütbeyi de gösterdiği yorumuna varıyorlar…
Arkeolojik ve yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre altın halka küpe ve kemer (kur) Orta Asya’da kahramanlık gösteren Alp ve Bey olmanın sembolüydü.
Kur kuşak hükümdarlığın sembolü olup değerli taşlarla bezenmiş bir kemerdi.
Örneğin Türk Alp törenlerinde askeri rütbe belirten kur kuşak, kama, kılıç ile birlikte küpe de kullanılırdı.
Hatta,
Dede Korkut hikâyelerinde “kur kurma kuşaklı altın halka küpeli Oğuz Beyleri” diye geçer.
Oğuzlar’da yaygın olarak görülen erkeğin küpe takma geleneğini Bey ve Alpler’e ait olan kurganlarda da takip etmek mümkündür.
Atalarımızın koşullar gereği yerleşik bir yaşam sürememiş olmaları, yazılı tarihimizin gelişimi açısından bir engel olmuştur.
Buradan bağlamda yazılı kaynaklara Çin kayıtlarından ulaşabiliyoruz.
Orada da Türkleri tanımlarken “Erkekleri kulaklarına altından halka küpe takarlar, cesurları ellerine iğne ile tamga (damga) çekerler” cümlesi kullanılmıştır.
Pers efsaneleri üzerine kurulu manzum bir destan olan Şehnâme’de,
Türkler’in savaşlarda başarı gösteren kahraman Alpler’e küpe hediye etme geleneğinden bahsedilmektedir.
Persler Alp Er Tunga’ya Efrasiyab derler,
Şehnâme’de Barman adlı Türk pehlivanın Pers ordusunun en fiyakalı komutanı olan Kubad’ı yenerek öldürmesi ve zafer kazanması üzerine,
Efrasiyab’ın ona elbise, gerdanlık, altın kemer ve küpe hediye ettiği yer alır.
Gerçi Pers kültüründe de erkek küpe takardı,
Ancak orada yüklenen anlam “teslimiyet, kulluk, kölelik” iken,
Türk töresinde ise erkeğin küpe takması bir statü ve ayrıcalık sembolü olarak yer alır.
İnternette “küpe takan Osmanlı Padişahı” şeklinde kısacık bir sorgu yapsanız her yerden karşınıza Yavuz Sultan Selim çıkıyor.
Bu konuyu tarihçiler yazarak anlattı, çizerek anlattı, çubukla anlattı ve dahi fasulye ile anlattı…
O portrenin Şah İsmail olduğu üzerinde görüş çokluğu var,
Kimileri de Babür Hükümdarı Cihangir’e ait olabileceğini savunuyor.
Özü itibariyle küpe takan Osmanlı padişahı olmamıştır ve o küpeli beyefendi Yavuz Sultan Selim değildir…
Ancak hala böyle biliniyor olmasına çok da kızamıyorum;
Arkadaş eğer sen o portreyi Topkapı Sarayında Yavuz Sultan Selim diye sergilersen,
Okullarda tarih kitaplarına basarsan,
Bir de üstüne “Yavuz Sultan Selim Allah’ın kölesi olduğunu göstermek için küpe takan Osmanlı padişahı idi” şeklinde hikayeleştirirsen,
Farklı bir sonuç beklemek komik olurdu zaten…
Ahiler Selçuklular ile başlayıp Osmanlı’da da varlığını devam ettirmiş bir esnaf teşkilatıdır,
Ama ne örgütlenme…
Bir nev’i günümüz meslek odaları gibi diyeceğim ama lütfen kimse yanlış anlamasın; şimdikiler halt yemiş…
Ben ahiliği dini, felsefi ve sosyal normlarda birliği şart koşan bir düşünce ve yaşam şekli olarak tanımlıyorum.
Ahilik kendine has hiyerarşik yapısı içerisinde çok sıkı kuralları olan,
Aynı zamanda da yaptırım gücü yüksek bir teşkilat olarak düşünülebilir.
Özetle Ahi Ocakları her bir zanaatın kalite standartlarını belirleyen ve kontrol eden,
Olası ihlal durumunda da sert cezalar kesen muktedir bir yapılanma…
Teşkilata mensup kimi erkekler, sağ kulaklarına halka küpe takarlar,
Ve,
Bu küpeler bir sanata mensup olduklarının işareti sayılırdı.
Bu da bir anlamda mesleklerinin zirvesinde oldukları anlamına geliyordu.
Bunun yanında Anadolu Bektaşilerinde sağ kulağa küpe takmak, bir kimliği ve teslimiyeti ifade etmesi yönüyle önemliydi.
Kalenderi ve Hayderi dervişlerinin ise daha özgün küpeleri vardı:
Genellikle halka şeklinde olan ve “mengûş” denen küpeler takarlardı.
Dervişlerin kulağı Balım Sultan Türbesi eşiğinde delinerek küpe takılır, bu da sembolik olarak Hz. Ali’nin kapısının kulu olduğu anlamına gelirdi.
Bir anlamda da küpe, dervişlerin dünya işlerinden soyutlanıp yaratıcıya yönelmesiydi.
Teslimiyet halkası, yani mengüş, takan bir derviş nefsine yenik düşerse mengüşleri kulak memesinden kopartılarak çıkarılırdı.
Bu yüzden “kulağı kesik” tabiri aslında nefsine yenik düşmüş dervişi kasteder.
Kadınlarda dişiliğin, doğurganlığın ve evlenme isteğinin sembolü olan küpe,
Erkeklerde ise savaşçı olmanın, kahramanlığın, aristokrasiye mensup olmanın, siyasi hâkimiyetin, esaretin, yeteneğin, bir hâkimiyete veya dini bir zümreye bağlılığın sembolü olarak kullanılagelmiştir.
Küpe kadınlarda evlilik sembolü iken,
Bektaşiler’de evlenmeyeceğine söz veren dervişlerin simgesi oldu.
Hatta tarihimize baktığımızda,
Erkekler küpe takma konusuna kadınlara nazaran çok daha fazla anlam yükleyerek;
Dini, siyasi, askeri duygularını binlerce yıl bu aksesuarla ifade ettiler.
Bu kadar uzun uzadıya açıklamamın nedeni ise kimseyi ikna etme çabasından kaynaklanmıyor.
Bilakis kadim kültürümüzde erkeklerin küpe takmasına dair çok güçlü sembolik anlamların bilinmesi gerektiğini düşünmemden dolayıdır.
Yoksa,
Kulağa takılan bir aksesuar ile ne erkekliğe ne Türklüğe ne de Müslümanlığa zeval gelmez.
Aksini düşünmek safdillik olur, bu da akla hakarettir.
Erkeğin küpe takmasını yadırgayan, eleştiren, hatta tenkit eden kişiler keşke asıl tepkilerini dini ve milli duyguları kendi çıkarları doğrultusunda suistimal edenlere göstermiş olsalar…