Karabük'teki antik kentte 1600 yıllık tohumlar gün yüzüne çıkarıldı
KARABÜK (AA) - Karabük'ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianopolis Antik Kenti'nde sürdürülen kazılarda, küp içinde 1600 yıllık buğday, fiğ ve yoğurt otu ile demir bıçak ve bileme taşı gün yüzüne çıkarıldı.
Geç Kalkolitik, Roma ve Erken Bizans dönemlerinde yerleşim yeri olarak kullanılan antik kentte, Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersin Çelikbaş'ın başkanlığında yürütülen kazı ve restorasyon çalışmaları sürüyor.
Çelikbaş, gazetecilere, 2023'te Hadrianopolis kazıları kapsamında sondaj-3 isminin verildiği yapıda çalışmalara başladıklarını söyledi.
Çalışmalar sonucunda yılın sonuna doğru yapının üç bölümünü ortaya çıkardıklarını belirten Çelikbaş, "Yapının fonksiyonunu henüz tam olarak tespit etmiş değiliz. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Fakat bu yapının bir odasının mutfak olduğunu net şekilde tespit ettik. Mutfak bölümüne bir merdivenle iniş gerçekleştiriliyor." dedi.
Çelikbaş, mutfağın küçük kare planlı olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Mutfağın ocak bölümü ortaya çıkarıldı. Hemen yanında ise içerisinde kaplar ve bu kapların 2 tanesinin içinde de tohum günümüze ulaştı. Uzmanlarıyla yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde tohumların cinslerini tespit ettik. Tohumların biri buğday, diğeri bezelye türü fiğ dediğimiz tohum. Diğeri ise yoğurt otu dediğimiz ot."
- "Kapların yanında demir bıçaklar ortaya çıktı"
Eskipazar'da hala yoğurt otuyla yoğurt mayalandığını dile getiren Çelikbaş, "Ayrıca bu kapların yanında demir bıçaklar ortaya çıktı. Bu bıçakların hemen yanında da bir biley taşı tespit ettik. Bu biley taşının da aslında önemi şöyle. Bölgede Türk-İslam döneminden beri en ünlü bıçak biley taşı Eskipazar'da çıkıyor. Kösere taşı diyorlar. Muhtemelen bu bulmuş olduğumuz biley taşı da bu kösere taşıyla alakalı taş. Dolayısıyla Eskipazar'da uzun yüzyıllardır süren geleneği de bu şekilde görmüş olduk." ifadesini kullandı.
Çelikbaş, yapının yangınla tahrip olduğunu anlatarak şöyle konuştu:
"Üst yapısı büyük ihtimalle ahşapmış. Ahşap çatı çökünce içerisindeki bu eserlerle birlikte günümüze kadar ulaşması mümkün olmuş. Yapının yangınla tahrip olduğunu biz stratigrafik açıdan da tespit ettik. Yapmış olduğumuz çalışmalarda stratigrafik açıdan yapının milattan sonra 4. yüzyıldan sonra 7. yüzyıl aralığında kullanılmış olduğunu gördük. Muhtemelen bu bölümdeki eserlerle mutfak bölümünün de bu tarih aralığına ait olduğunu düşünüyoruz."
Yapının fonksiyonuyla ilgili şu an net bir şey söylemenin mümkün olmadığını vurgulayan Çelikbaş, "Çünkü yapının küçük bir bölümünü ortaya çıkardık. İlerleyen dönemlerde yapacağımız çalışmalarla da yapının fonksiyonunu net şekilde tespit etmeye çalışacağız. Bu mutfak bölümünde ortaya çıkan eserlerin yaklaşık olarak günümüzden 1600 yıl öncesine ait olduğunu tahmin ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.