Rize’de yıllarca sandıklarda saklanan 1960-1980 yılları arasına ait nişan ve gelinlikler gün yüzüne çıktı. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Doktor Hatice Tuğba Akdoğar Akbulut’un özel koleksiyonunda yer alan gelinlikler Çay Çarşısında hazırlanan sergide halkın beğenisine açıldı. Her bir parçanın ayrı bir hikayesi olduğunu söyleyen Dr. Hatice Tuğba Akdoğar Akbulut “1960 1980 yılları arasında Rize'de giyilmiş, hikayeleri yaşanmışlıkları olan gelinlikleri sergiledik. Küçük çaplı bir sergi ile bugün Rize'de bir nostalji yaşadık. Biraz geçmişe gittik, anılarımızı tazeledik. Kıyafetlerimiz yoğun ilgi gördü. Rize'nin kültürel değerlerine sahip çıkarak bu tür etkinliklerin arttırılması gerekiyor” dedi.
Serginin en dikkat çeken gelinliği Satı Arı Turna’ya ait gelinlikti.
02.09.1978 tarihinde giyilen gelinlik sadeliği ile dikkat çekerken, o güne ait fotoğrafla birlikte Satı-Hamit Turna çifti sergide gelinliğin yanında yer aldı.
SATI Arı Turna’nın gelinliğinin hikayesi….
Gelinliğin giyildiği tarih 02.09.1978 yılı olup, gelinlik Satı Hanımın görümcesi Rizeli Semahat Turna tarafından dikiliyor. Egeli bir genç kız olan Satı Hanımın Rize’ye Matematik öğretmeni olarak gelmesiyle başlıyor hikâyesi… Satı Arı Turna “ Hamit Turna beyefendi ile 70’li yılların başında aynı okulda görev yaparken; “Benimle bu uzun yolda mücadeleye, sevgiye var mısın?” sorusuyla evlilik teklifi aldım. O dönemler telefon olmadığı için bu durumu aileme bir mektup ile bildirdim. Ailemden gelen “karar senindir” cevabı üzerine ben de tereddütsüz “evet” dedim. O gün bugündür aynı yolda yürümekteyiz… Hamit Turna ile nişanımız Manisa’da aile arasında yapıldı. İzmir’den aldığım beyaz fistodan bir elbiseyi giydim. Başıma ise kız kardeşimin yaşadığı Uşak Ulubey’in dağlarından topladığımız beyaz kır çiçeklerini taktım. O çiçeğin aynısını sonradan Erzurum İspir dağlarında da gördüm. Rize’ye döndük. Biz o dönemler Rize Lisesi’nde beraber çalışıyorduk. Hamit Bey okul müdürü ben ise müdür yardımcısıydım. Eylül ayı bütünleme sınavlarımızın olduğu vakitlerdi ve düğünümüz 2 Eylül’de Rize Lisesi salonunda olacaktı. Hamit Bey; “gelinliği siz dikemez misiniz?” dedi. Görümcem de “dikeriz elbette” dedi ve kumaş alıp gelinliği kendimiz diktik. Hamit Bey dünya görüşü olarak israfa, şatafata karşı biriydi dolayısıyla duvaksız, çok sade bir gelinlik önerdi. Sade gelinliği anlarım da, duvaksız gelin mi olunur düşüncesi vardı bende de. Ama sevgim ve saygımdan ötürü buna razı geldim. Hemen duvaksız gelinlik modellerini araştırmaya koyuldum. Modeller arasında sade çiçek taç takan gelinleri görünce bu durum kafama yattı. Birlikte Trabzon’a gidip çiçekli bir taç ve el çiçeği aldık. Düğünümüzde ise Hamit beyin “SEVİ” isimli şiir kitabını ve Manisa Lokumunu hediye olarak dağıttık. Düğünümüzün başlangıcında elektrikler kesilince mum ışığında nikah kıydık. Rize Lisesi Orkestrası ve Okan CAN müziklerimizi çaldı. Sade bir düğünle evlendik. Çalışma azminden ötürü olsa gerek düğünden iki gün sonra okula yani görevimize kaldığımız yerden devam ettik. Bu nedenle emekliliği düşünmeden Özel Bilge Okulları’nda hala çalışmaya devam ediyoruz.
Aysel Denizci Tuzcu’nun Ağırlık Elbises (Elbisenin Kumaşı Nişan Sonrası Damat Tarafından Hediye Olarak Alınıyor ve Damadın Halakız Neşe TUZCU tarafından Geline “Ağırlık Elbisesi” Olarak Dikiliyor)
Aysel Denizci Tuzcu’nun Nikâh Kıyafeti
Aysel DENİZCİ TUZCU: Ben Yavuz TUZCU bey ile 13 Kasım 1977’de nişanlandım.
O zamanlar henüz 17 yaşlarındaydım. Nişanlandım ancak aynı zamanda nikâhımız da oldu.
Çünkü damat bey askere gidecekti ve o dönemler askerlik tam 24 ay sürüyordu. Bu yün jorjet kumaştan olan nikâh kıyafetimin tasarım ve dikimi Yavuz Bey’in halakızı, Rize’nin meşhur terzi ve tasarımcısı Neşe TUZCU’ya aittir. Kemerindeki klipsi ise İstanbul’da yaşayan Ermeni asıllı bir tasarımcının el ürünüdür. Bir de yaka çiçeğim vardı ki maalesef onu kaybettim…
Meryem ALKAN ÇAYLAK (İSLAMOĞLU): Bilirsiniz, “Anadolu kültüründe “Ağırlık Elbisesi” geleneği meşhurdur. Ben 18’li yaşlarda Rize Veliköy’den Kurtuluş Köyü’ne gelin gittim. Bugün ise 92 yaşındayım. Yani 1950’lerde evlendim. Bu elbisemi ise dün gibi hatırlarım… Beni istemeye geldiler, söz nişan yaptık. Hemen ardından bana ağırlığımca hediyeler, kumaşlar alındı. Bu elbisenin Jarse kumaşını karşı taraf bana alsa da annemin yardımıyla bizzat kendim diktim. Terzilikten anlardım. Yani Ağırlık Elbisemi bizzat kendim diktim. Ama evlenene kadar onu hiç giymedim. Ne zaman ki evlendim, koca evine gittim, aradan biraz zaman geçti ve baba evime olan ilk ziyaretimde bu elbiseyi giydim. Annem beni görünce o elbise ile eh tabii çok duygulandı. Aradan yıllar geçti aynı duyguyu ben de yaşadım. Sandıkta sakladığım bu elbiseyi kız torunum büyümüş de çıkarıp giymişti. Bir gün beni ziyarete geldiğinde kapıyı açtığım an onu bu elbise içinde görünce gözyaşlarıma hâkim olamadım.”
Hülya Aykut Tali’nin Gelinliği
Hülya AYKUT TALİ: Ben eşimin konfeksiyon mağazasında çalışan çıtı pıtı, kısa boylu bir kız elemandım. Hiç aklımın ucundan geçmezdi doğrusu gün gelecek de patronumla evleneceğim… Benim zamanımda emsallerimin gelinliği kiralanırken bana meşhur Horasan Mağazası’ndan gelinlik satın alınmıştı. Şanslı gelindim ki, onu ilk ve tek giyen oldum. O gün bugündür de saklarım. Düğünümüz ise 1 Şubat 1989’da Rize Hazavitligil Salonu’nda oldu.
Hamit TURNA’nın Halası Vasfiye TURNA CAN’a ait 1960’lı yıllarda kullanılmış GELİN TACI
Zehra Karadereli Yücel’in Nişan Kıyafeti
(Haziran 1990, Ev Nişanı Kıyafeti Rize/Peripol)
Aysel Denizci Tuzcu’nun Gelinliği
Aysel DENİZCİ TUZCU: Nihayet Yavuz Tuzcu Bey askerden dönmüş, düğün için tarih belirlemiştik. 2 Eylül 1979! Henüz 19 yaşlarında ve çok heyecanlıydım. İstanbul’dan gelinliğim için özel kumaşlar alınmıştı. Fransız dantel ve Şifondan…. Gelinliğimin tasarımını ölçülerime uygun olarak yine bir Ermeni asıllı tasarımcı yapmıştı. Ama dikimini Neşe TUZCU gerçekleştirdi. Kuyruklu, Şifon Elbise üzerine Fransız Güpürü bir Gelinlik… Düğün, kız evinde yani babamın evinde sade bir ev düğünü şeklinde olacaktı. Çünkü damat evinde çok ağır hastaları vardı. Yavuz Bey’in Amcası çok ağırdı. Düğün akşamı beni almaya gelecekleri vakit hasta olan amcanın vefat haberi geldi. Tabii herkes çok üzgündü, nitekim düğün iptal oldu, ileri bir tarihe atıldı. Açıkçası bir daha giymeye de hevesim kalmamıştı. Yaklaşık 20 gün sonra normal kıyafetimle baba evimden alınarak gelin gittim koca evine. Gelin işte, ata binmiş ya kısmet misali bu olsa gerek! Gelinlik ve düğün hevesim böyle acıklı oldu biraz…
Sabiha Güner Uzun Tarlan’ın Gelinliği
Dr. H. Tuğba AKDOĞAR AKBULUT (Varis): Sabiha Güner halam, aslında Baba tarafından çok yakın akrabamız olup kendisi bizzat benim öz halalarımla birlikte büyüdükleri için ben onu da hala olarak bilirim. Yani benim gibi Kuvaroz (Gülbahar) Mahallesi kızıdır. Rahmetlinin kendisi ve eşi olan Nurdoğan TARLAN, Rize Gülbahar İlkokulu’nun ilk öğretmenlerindendi. Uzun bir süre burada çalışmalarının ardından daha sonra oğlunun eğitimi için İzmit’e taşınmışlardı. Halam 1950’lerde zor şartlar altında okuduğunu, yetim büyüdüklerini, okul çıkışlarında denizden kum taşıyarak annesine yardım ettiğini ve bu şekilde kalabilecekleri bir ev inşa ettiklerini anlatırdı. Doğrusu Babamlar da bunu hep söylerdi. Zira zor zamanlarmış o vakitler…. Halam aynı okulda çalıştıkları Nurdoğan amcamla evlenmeye karar vermişler. Lakin onlar için kıt bir dönem olduğundan ötürü her şeyi mümkün mertebe en sade haliyle gerçekleştirebilmişler. Misal halamın bu gelinliğini Rahmetli annesi Mücevher UZUN dikmiş. Öyle zamanlar ki, gelinliğin etek kısmında ismi yazılı olan kişilerden anlaşılacağı üzere gelinliği kendisinden sonra da giyenler olmuş. Bana öyle söylemişti. Bilemiyorum belki de bekâr olup kısmeti açılsın diye de yazılmış isimler olabilirdi. Maalesef isimler silindi.